Yoklugun gözü kör olsun. Bir esek yükü odun için uçup gitti, Sigirtmaçlarin Osman! 1977 yilinin bir Cuma günüydü. O gün ise gidememisti Osman. Kaya gibi sert, güçlü, hissediyordu kendini… Issizlik duygusu bir kurt gibi kemiriyordu beyninin her tarafini. Bir de yeni evliydi Osman Agabey. Esine, babasi Ömer dayiya ve annesi Ayse teyzeye karsi sorumluluklari vardi. Genç ve miskin bir damat gibi davranmak istemiyordu. Bari ögleye kadar daga gidip bir yük odun getireyim eve dedi kis için. Her zaman iyi niyet, iyi sonuç verir mi bilinmezdi.
Sabah is kiyafetlerini giydi, esegini iyice doyurdu, saman ve yemle. Tahrasini bakti keskin mi diye. Nevriye’
si, bir parça peynir koydu ekmek torbasina. Soganini ve bir dürüm yufkasini da eksik etmedi, koydu çikinina. Osman’im susayinca kana kana içsin diye plastik bir bidon su da kativerdi heybesinin gözüne. Ugurladi kocasini odun yoluna, çarçabuk geri gelsin diye de içinden dua ediyordu Nevriye baci. Neseli çikilan yolculuga ne denir? “Hayirlisiyla sag salim git ve sag salim geri gel!” denir. Öyle dedi Nevriye gelin. Ellerine yaktigi kinalar daha solmamisti. Ayri kalmayi hiç mi hiç alisik degildi. Osman’i yanindan ayrilmasin istiyordu ama kislik bir yük odun da fena sayilmazdi. Üç dört saatlik ayriliga da bir sey diyemezdi.
Akraba oldugumuzu animsiyorum çocuk aklimla… Karaçavus dedem ve Ömer dayinin konusmalarindan bu sonuca varmistim. Bu düsüncelerle de Osman Agabeyime karsi farkli hisler besliyordum yüregimde… Simdi önem arz etsin diye ifade etmiyorum bunlari. Dedemle birlikte sürülerini otlatirken sesinin yanik oldugunu da içtenlikle söyleyebilirim.
Türkü söyleyerek düstü patika yollara. Alisikti bu dag yollarinda eseginin semeri üstünde yol almaya. Elindeki ucu sivri degnegi ile de semerin ön kismindan, esegin ön ayaklarinin boynuyla birlestigi noktasina yelecek sekildi dürtüyordu, esegi hizli gitsin diye… Bu hareketi siklikla yapinca hayvanin cani yandigi için arka çiftelerini geriye dogru savurmasiyla birlikte rafana kalkmasi kaçinilmaz oluyordu. Vardi Osman daga. Eliyle koymus gibi buldugu dikenli dag odunlarini kesmeye koyuldu, soluk soluga kaldigini aldirmadan. Iki saat gibi bir sürede iki denklik odunlari kesiverdi Osman. Serde Yörüklük de var ya yoruldugunu hiç hissetmedi. Esinin torbasina koydugu yiyeceklerden bile hiç yemeden sardi esegin semerine odunlari. Yükü kolay bosatmak için semerden, küçük kazigi da kullandi urganlarla odunlari baglarken. Evlerinin önüne gelince çekip çikarinca kazigi; saga ve sola dogru döküleceklerdi odunlar, esegin ayaklarinin hemencecik yani baslarina…
Düsünülenler güzeldi, hava güzeldi, kesilen odunlar Yunus’un odunlari gibi dümdüzdü. Düz olmayan bir tek dönüs yoluydu. Yol, keçi yoluydu. Yani dardi, uçurumdu. Kaçinilmaz esegiyle birlikte eve dönüs yolu olarak bu yol kullanilacakti. Baslangiç da kötü sayilmazdi dönüs için. Dar ve gevsek malzemeli o yere gelinceye kadar her sey dört dörtlüktü. Mal canin yongasidir derler ya Osman agabey için de öyleydi. Esegin dengesini saglamak için esegin hemen yaninda bir eliyle odunlari tutuyor; diger eliyle de hayvanin kalçasini adeta yalvarircasina hafifçe vurup geçislerini hizlandirmak istiyordu. Biran önce eve gelip dusunu alacak ve Cuma Namazi’na yetismeyi düslüyordu.
Ne olduysa oldu iste. Esegin tökezlemesiyle güzel olan her sey altüst oldu. Ya hayvanindan vazgeçecekti Osman agabey ya da hayvanini kurtarmak için onunla birlikte uçurumdan yuvarlanacaklardi. Çanakkale Sava-si’ndaki gibi oldu sonlari… Uçurumlardan düsen Mehmetçikler gibi oracikta can verdi esegiyle Osman agabey. Kis günü yakip isinmak için gidilen odundan dönülmedi. Uçurumun dibinde son nefeslerini verdiler karakaçan diye de anilan esegiyle…
Kara haber tez duyuldu atalarimizin dedigi gibi… Ana ve baba yüregi dayanir mi bu evlat acisina… Doyamadan uçup giden sevgilinin yoklugu kabullenilir mi hiç… Dahasi, dahasina yazmaya elim varmiyor, benim yüregim dayanmiyor söylemeye, göz pinarlarim müsaade etmiyor ki; ana rahmine düsen bir kizinin oldugunu haykirayim. Osman Agabey, zaman yitirilmeden geldigimiz yere, kara topraga agitlar yakilarak defnedildi. Rahmetlinin kizi Ayse KAYA, -Alasehir-Kemaliye’den uzaklarda Çorum’da ögretmenlik görevimi yaparken- büyümüs ve Hemsire çikmis. Babasinin soyadini “KAYA” gibi yasattigindan emin olmanin mutlulugu ve hüznünü yasiyorum bu gece. Amcasi Ahmet KAYA’NIN verdigi bilgilerle yazma yetimi kullandim. Huzur içinde yat Osman Agabey.
Ruhun sad olsun. ( 04.05.2013 )
Yazan: Mustafa GÜNGÖR
Eti Anadolu Lisesi
Türk Edebiyati Ögretmeni
ÇORUM |
 |